100 Yıldır Anlayamadığımız Cumhuriyet
Cumhuriyet nedir dediğimizde kuşkusuz genel kabul görmüş tanımları yaparız hepimiz.
Cumhuriyet nedir dediğimizde kuşkusuz genel kabul görmüş tanımları yaparız hepimiz.
“Bir zümre, bir aile ya da bir kişinin değil, milletin hakimiyetine dayanan yönetim biçimi” en yalın tanımıdır cumhuriyetin.
Daha geniş anlamda “ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi”.
Dünyadaki devletlerin çoğu cumhuriyetle yönetilir. Cumhuriyetle yönetilen ülkelerde egemenlik milletindir.
Demokrasi nedir sorusunun cevabı da en anlaşılır şekilde “Halkın kendi kendini yönetmesidir.” Daha da önemlisi “tüm bireylerin eşit haklara sahip olduğu yönetim biçimi”
Peki ya Demokratik Cumhuriyet;
Cumhuriyet ve demokrasinin öngördüğü ilkeleri birleştiren bir hükümet biçimidir. Demokratik cumhuriyetler, iki ayrı sistemden birini uygulamak yerine hem cumhuriyetlerin hem de demokrasilerin ortak ilkelerini barındırır.
Cumhuriyetin demokratik olanının yanında federal olanı ya da halk cumhuriyeti şeklinde tanımlananları da vardır.
Demokrasinin de halk demokrasisi, sosyalist demokrasi, liberal demokrasi olarak uygulananları olduğu gibi doğrudan demokrasi, temsili demokrasi gibi tanımlananları vardır.
Ayrıca iletişime göre, yere ya da bölgeye göre, özgürlük düzeyine göre ve dini esasları esas alan demokrasilerden söz etmek mümkün.
Yani Amerika’daki cumhuriyetle Birleşik Arap Ülkelerindeki ya da İran’daki cumhuriyet aynı değildir.
Peki Türkiye’de yönetim şekli nedir dersek;
“Anayasa Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” der.
Cumhuriyet iktidarın neye dayandığına yöneliktir.
Demokrasi ise iktidarın nasıl kullanılacağına ilişkin hükümleri içerir.
Cumhuriyet, genellikle bir anayasa ile düzenlenir ve hukukun üstünlüğüne vurgu yapar
Demokrasi, halkın çoğunluğunun iradesine dayanır. Kararlar genellikle çoğunluk oylarıyla alınır ancak demokrasilerde hukukun üstünlüğü esastır.
Demokrasi; din, dil, ırk gibi faktörlerin farklılıklarını önemsemeden her bireyin fikrini belirtip kanun karşısında eşit olması ve söz sahibi olduğu bir durum. Ama cumhuriyet sadece halkın yönetim için oy kullanmasına yönelik kullanılan genel bir tanım.
“Yani demokratik monarşi (meşrutiyet) olabilirken illa her cumhuriyet demokrasi olacak demek değildir.”
167 ülke arasında yapılan araştırmada demokrasinin uygulanması sıralamasında Türkiye 103.ncü sırada yer almaktadır.
Bu tespitten yola çıkarak Türkiye’de demokrasi nasıl işliyor ya da işliyor mu diye sormaya çekiniyor insanlar.
Şu günlerde meclise sunulan 9.Yargı Paketi kapsamında gündeme gelen “etki ajanlığı” yasa tasarısının hedefi olabiliriz.
Yüzlerce gazeteci, yazar, aydın, siyasetçinin salt fikirlerinden dolayı cezaevlerinde tutulduğu ülkemizde evrensel demokrasinin temel haklarından sayılan toplanma , örgütlenme özgürlüğü, mülkiyet hakları, din ve ifade özgürlüğü, vatandaşlık, yönetilenlerin rızası, genel oy hakkı, özgürlük, azınlık ve yaşam hakkından mahrum bırakılan yüzbinlerce insanın, hafızasına da sorgulama hakkına da ipotek konmuştur.
101.yılını kutladığımız cumhuriyetin halk yararına olan tüm değerlerinin yok edildiği, tüm demokratik kurumların işlevsiz hale getirildiği günümüz Türkiye’sinde şimdi de yeni anayasa tartışmalarıyla gündem saptırılmaya, yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar unutturulmaya çalışılıyor.
Uzun zamandır ülkeyi yönetemez hale gelen iktidar yeni bir açılım hamlesiyle Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı süresini uzatmaya çalışıyor.
Sözüm ona demokratik siyasetten yana olduklarını iddia edenler özellikle Kürt sorununa çözüm ve terörün sonlandırılması konusunda en samimi ve inandırıcı açıklamalar yıllardır cezaevinde rehin tutulan Selahattin Demirtaş’tan gelmesine karşın adres olarak Öcalan’ı gösteriyorlar.
Bahçeli’nin daha düne kadar teröristlikle suçladığı DEM partisinin meclis grubuna Abdullah Öcalan’ın gelip konuşmasını önermesi ne kadar samimi ya da nasıl bir senaryo henüz anlayabilmiş değiliz.
Ama anladığımız bir şey varsa bizim uğrunda mücadele ettiğimiz demokrasi ve cumhuriyet kavramlarıyla iktidarın uygulamaya çalıştığı aynı şeyler değil.
Kuşkusuz ülkenin geleceği, barış, demokrasi ve özgürlükler adına atılacak her olumlu adımı, birilerinin talimatıyla da olsa, Bahçeli’den de gelse reddetme lüksümüz olmadığını biliyoruz.
Ancak kimse bizden otoriter, baskıcı yöntemlerin her geçen gün daha da arttığı bu ülkede iktidarın bu konularda samimi davrandığına inanmamızı beklemesin.
Yaşanan tüm olumsuzluklara karşın ülkesine karşı sorumluluğu olan tüm yurtseverlerin sığınacağı liman yine de demokrasi limanıdır.
Cumhuriyeti kuran, yaşatan ve savunanlara selam olsun.
AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 28.10.2024/BODRUM