2024' den Geriye Kalanlar

22 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti iktidarında özellikle 2010 yılından sonra artan ekonomik, sosyal, siyasal sorunlar kuşkusuz halkı canından bezdirdi ama en sorunlu ve sıkıntılı yıl 2024 yılı oldu.

Köşe Yazıları Yayın: 30 Aralık 2024 - Pazartesi - Güncelleme: 30.12.2024 15:16:00
Editör -
Okuma Süresi: 6 dk.
226 okunma
Google News

22 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti iktidarında özellikle 2010 yılından sonra artan ekonomik, sosyal, siyasal sorunlar kuşkusuz halkı canından bezdirdi ama en sorunlu ve sıkıntılı yıl 2024 yılı oldu.


Her zaman olduğu gibi en çok baskı örgütlü toplum kesimlerine yönelikti.


“Erdoğan ve ekibinden kurtulmak mümkün değil” korku ve endişesinin yıkıldığı yerel seçimler sonrası yeniden bir umut ışığının doğduğu, iktidarın el değiştirebileceği fikrinin toplumda kabul gördüğünü söylemek mümkün.


Ana muhalefet partisi CHP’nin yerel seçimlerden 1.parti olarak çıkmasının yarattığı olumlu hava, kitleleri heyecanlandırsa da algı operasyonlarında hayli başarılı olan Erdoğan ve ekibi zaman içerisinde yeniden gündeme hakim oldu.


Türkiye’nin içinde bulunduğu kronik sorunların üstesinden gelebilmek tek bir siyasi partinin başarabileceği bir iş değildi.


Toplumsal muhalefet yeniden ve daha güçlü biçimde örgütlenmeden, iktidar odaklı bir programla mücadeleyi yürütmeden bu iktidardan kurtulmak mümkün değil.


İktidarın özellikle de işçi ve emek örgütlerine yönelik ağır saldırıları, sivil toplum ve medya üzerinde uyguladığı baskılara rağmen 2024 yılına işçilerin, emeklilerin hak mücadeleleri damga vurdu.


Beklenildiği üzere yerel iktidarı muhalefete kaptırmak ve moral üstünlüğünü yitirmenin telaşıyla iktidar yine kayyum uygulamalarını başlattı.


Mardin, Batman, Halfeti ile başlayan süreç Tunceli ve Ovacık belediyeleriyle devam etti.

Asıl hedef olan İstanbul Büyükşehir Belediyesini yıpratmak ve yol temizliği yapmak, kamuoyunun nabzını ölçmek adına da Türkiye’nin en büyük ilçesi olan Esenyurt Belediyesi hedef alındı.


Belediye Başkanı Profesör Ahmet Özer hiç de yakışık almayan biçim ve yöntemlerle gözaltına alınıp tutuklandı, yerine de çok hızlı biçimde kayyum atandı.


Ekonominin dibe vurduğu, işçilerin en doğal sendikal haklarını kullanamadığı, asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı, memur ve emeklilerin ucuz ekmek kuyruklarında bekletildiği, gençlerin hayallerinin yok edildiği, kadın ve çocuklara yönelik istismar, taciz, tecavüz ve şiddet olaylarının ayyuka çıktığı, basına, akademisyen ve bilim insanlarına yönelik baskıların arttığı 2024 yılından geriye kalan öfke, açlık, yoksulluk ve her geçen gün artan yolsuzluk skandallarıydı.


Eğitim sisteminin yaz-boz tahtasına döndüğü günümüzde sağlık sistemi ve sosyal güvenlik kurumları iflasın eşiğinde.
Yenidoğan çetesinin yaptıkları ortada.


SGK ve hastanelerdeki ilaç vurgunları, hasta garantili şehir hastanelerinde yaşananlar, aile hekimleri üzerine oynanan oyunlar, yurt dışına gitmek zorunda kalan doktorlar ve sağlık çalışanlarının karşılaştığı şiddet ve ağır çalışma koşullarını görmezden gelen bir iktidar.


Uluslararası ilişkilerde olması gereken devlet politikaları yerine tek adam rejiminin sonucu uygulanan değişken ve duygusal politikalar.
Komşularımızın toprak bütünlüğüne saygı temelli bir dış politika yerine orta doğuyu yeniden dizayn etmek isteyen emperyal güçlerin belirlediği yolda yürüyen bir Türkiye.Terörle mücadele konusunda kimin ne söylediği neyi amaçladığı belli değil.


Sorunun parlamentoda çözülmesi gerektiğini ve hatta Abdullah Öcalan’ın gelip DEM grubunda konuşması gerektiğini savunan Bahçeli aynı partinin 7 yıldır cezaevinde rehin tutulan Genel Başkanlarından Selahattin Demirtaş’ın niye Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına rağmen serbest bırakılmadığına ilişkin bir şey söylemiyor.


Turizm adına ülkemizin gözbebeği kıyıları, koyları yağmalanır, ormanlarına ve tarım alanlarına maden arama izni verilirken belediyelerin uygulamaya çalıştığı yoksul halkı korumaya yönelik sosyal projeler engellenmeye, sigorta ve vergi borçları bahane edilerek sosyal demokrat belediyeler işlevsiz hale getirilmeye çalışılıyor.


Maden kazalarında gün geçmiyor ki onlarca insan yaşamını yitirmesin.


Daha yeni karara bağlanan Narin davası, devam eden Rojin ve Sıla Bebek cinayetleri, her gün artarak devam eden kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet olaylarına önlem alamayan iktidar sokak hayvanlarının öldürülmesine göz yumuyor.


Kuşkusuz toplumsal barışın, huzurun sağlanması için atılacak her adım önemli ve desteklenmelidir.


Ancak gerçek bir toplumsal barışın yolu hakikatlerin ortaya çıkarılması ve geçmişle yüzleşmekten geçer.


Geçmişte yaşanan ve toplumsal hafızamızda derin izler bırakan Malatya, Kahramanmaraş, Çorum, Sivas, 1 Mayıs Taksim katliamlarının gerçek sorumluları ortaya çıkarılmadan, Hrant Dink, Uğur Mumcu ve daha yüzlerce aydın, ilerici yurttaşın öldürülmesinin ardındaki sır perdeleri aralanmadan barıştan söz etmek ne mümkün.


Ülkemizde açlık, işsizlik sorunlarının çözümü de yargıda yaşanan hukuksuz uygulamaların ortadan kaldırılmasının ve eşit yurttaşlar olarak barış içinde bir arada yaşayabilmemizin de yolu demokrasiden geçer.


Demokrasiyle taçlandırılacak laik bir cumhuriyet, barış ve özgürlük için mücadele, sorumlu tüm yurttaşlar için vazgeçilmez bir görevdir.
Narinlerin öldürülmediği, işçilerin göçük altında kalmadığı, bebeklerin satılmadığı, çocukların yatağa aç girmediği bir Türkiye özlemiyle …
AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 30.12.2024/BODRUM

Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.