Adı Konulmamış Soykırım…

Bırakın gelişmiş bir demokratik ülke, dünyanın neresinde olursa olsun böyle bir skandalın yaşandığı her ülkede bırakın ilgili bakanın istifasını, anında hükümet istifa eder.

Köşe Yazıları Yayın: 21 Ekim 2024 - Pazartesi - Güncelleme: 21.10.2024 15:11:00
Editör -
Okuma Süresi: 5 dk.
225 okunma
Google News

Bırakın gelişmiş bir demokratik ülke, dünyanın neresinde olursa olsun böyle bir skandalın yaşandığı her ülkede bırakın ilgili bakanın istifasını, anında hükümet istifa eder.

Sorumlularda öyle görevi ihmal falan değil, doğrudan cinayetten yargılanırlar.


Birkaç gündür gündeme bomba gibi düşen ve her duyarlı yurttaşın yüreğini acıtan sağlık skandalı yine her zaman olduğu gibi sıradan bir olay gibi geçiştirilmeye çalışılıyor.

Yaşananları sanki hayatın doğal akışı içinde normal olaylarmış gibi gösteren iktidar bu sağlık cinayetlerini de sulandırmaya çalışıyor.
İktidarın geldiği andan itibaren başlattığı özelleştirme hamleleri içinde en dikkat çekenlerden biri de 2003 yılında “Sağlıkta dönüşüm” projesiydi.


O dönem AKP’nin Sağlık Bakanı ne demişti

“Kürek çeken değil, dümen tutan bakanlığa dönüşeceğiz.”

Özelleştirmede en büyük rant alanlarından biri olan sağlık sektöründe de çeşitli dümenler çevirerek yandaşlarını hastane sahibi yapan iktidar, insan değil kazanç odaklı politikalarının en canlı örneklerini uyguladılar.


Son dönemlerde sağlık bakanlarının hep hastane patronlarından oluşması elbette tesadüf değil. 
Tıpkı Eğitim bakanlarının özel okul sahibi, turizm bakanlarının otel sahibi olmaları ve yönettikleri bakanlık adına kendi kuruluşlarına azami kıyakların çekildiği gibi.


Konu sağlıktan ve bu alanda yaşanan ahlaksız cinayetlerden açılmışken biraz eskilere dönelim isterseniz.
Sanırım 2017 yılıydı, benzer bir skandal Adana’da patlamıştı.


1978-95 yılları arasında Adana Meydan Doğumevinde yaşanan bebek ölümleri ve satışlarıyla ilgili haber ve ihbarların ayyuka çıktığı günlerde neredeyse aylarca bu konuya odaklanmıştık.


Adana Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı soruşturmada da en baş şüpheli bir hastane sahibiydi ve bürokrasideki ilişkilerini kullanarak bebek ticareti yaptıkları iddia ediliyordu.


O dönemlerde hastanede başhekimlik yapan kişi de olayları doğrulamış, olayların mağdurları aylarca televizyon programlarında şikayetlerini ve yaşadıkları acılarını anlatmışlardı.


1978-95 yılları arasında Adana Meydan Doğumevinde doğan binlerce çocuğun doğumdan sonra değiştirildiği, başka ailelere verildiği, satıldığı ve bu işlemlerden bazı kişilerin çok büyük paralar kazandığı söyleniyordu.


Bebeklerinin bir çoğunun da İncirlik üssündeki Amerikan vatandaşlarına satıldığı da ortaya çıkan gerçeklerden biriydi.
İkizi olan bir anneye, bir tane doğurdun denilip gönderilmiş misal..


Ya  da çocuğun öldü denilip üstü kapatılmış, kız çocukları erkek çocuklarıyla değiştirilmiş.
Bir sürü mağdur, bir sürü rezalet, bir sürü iddia…


Bu işten çıkar sağlayıp yoksul insanların çocuklarını başkalarına satan hemşire, doktor kim varsa devletin bu alçakları ortaya çıkarıp cezalandırması gerekmez miydi?


Hatırlayın bir kadın programa bağlanıp, ağlaya ağlaya “eşim kardeşimmiş, düğün gecesi öğrendim.” demişti.
Ta Amerika’dan gelip programa katılan ve gerçek ailelerini arayan iki genç kızı ve “annemin kim olduğunu öğrenmek istiyorum” diye her gün ekranda haykıran 1984 doğumlu Reşit’i ne çabuk unuttuk.


Haydi Adana Meydan Doğumevi daha çok güneydoğudan gelmiş yoksul ve eğitimsiz insanların başvurduğu bir sağlık kurumuydu.
Bu insanların cehaletini ve çaresizliğini kullandılar diyelim.


Büyük çoğunluğunun sahiplerinin iktidara yakın kişiler olduğunu bildiğimiz bu özel hastanelerde yaşananları nasıl izah edeceksiniz?
Sorun tamamen bir sistem ve yönetim sorunudur.

Mevcut iktidar bütün politikalarını rant ve haksız kazanç üzerine kurmuşsa burada başka suçlu aramanın bir anlamı yok.
Anayasa gereği de tüm yurttaşlara ayrımsız olarak sunulması gereken eğitim ve sağlık hizmetlerini özel sektöre verirseniz olacağı budur.

Bu kirli rant düzeninin devamı için yargıyı da siyasallaştıran iktidar ne yazık ki yolsuzluk, yoksulluk ve haksız kazanç üzerine kurdukları bu ekonomik sistemi pervasızca halka dayatmaya devam ediyor.


Eğer ta başından bu ahlaksız, vicdansız uygulamaların üzerine gidilse, sorumlular hak ettikleri cezaları alabilselerdi bugün bizler Narin için ağıt yakmayacak, Şeyma kızımız tacize uğramayacak, kadın ve çocuk cinayetleri bu boyutlara gelmeyecekti.
Şimdi ne yapılıyor?


Adı geçen hastanelerin ruhsatları iptal ediliyor.

Yarın başka bir sağlık kurumunun ruhsatını devralarak yine faaliyetlerine devam ederler.


Çözüm; eğitim ve sağlık gibi yaşamsal öneme sahip hizmetler devlet tarafından tüm yurttaşlara eşit ve ücretsiz olarak verilmelidir.


AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 21.10.2024/BODRUM

Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.