Altın Koza’dan Beklentilerimiz

Bu yıl 31.ncisi düzenlenen Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali 23-29 Eylül tarihleri arasında gerçekleşti.

Köşe Yazıları Yayın: 30 Eylül 2024 - Pazartesi - Güncelleme: 30.09.2024 14:27:00
Editör -
Okuma Süresi: 9 dk.
345 okunma
Google News

 

Bu yıl 31.ncisi düzenlenen Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali 23-29 Eylül tarihleri arasında gerçekleşti.

 

Yaklaşık 800 konuğun takip ettiği yüzbinlerce kişi tarafından filmlerin izlendiği festivalin onur konuğu Polonyalı yönetmen Jerzy Skolimowski, jüri başkanı Nuri Bilge Ceylan’dı.
 
Her yıl olduğu gibi bu yıl da festivali izlemek için Adana’ydım.
 
Kendi memleketimde böylesine önemli ve anlamlı bir sinema festivalinin yapılıyor olmasının haklı gururunu yaşadım.
Kuşkusuz festival filmleri, ödüller, oyuncuların performansı ve sinemanın gelişimi üzerine sinema eleştirmenleri gerekli değerlendirmeleri yapacaklardır.
 
Ben mümkün olduğunca Altın Koza’nın Adana’ya katkıları, kültürel ve siyasal etkileri, organizasyonun işleyişiyle ilgili görüşlerimi paylaşmaya çalışacağım.
 
Öncelikle Başta Festivalin de onursal başkanı olan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar olmak üzere Altın Koza yürütme komitesi üyelerini kutlamak istiyorum.
 
Ayrıca festivalin görünmeyen kahramanları, organizasyonun eksiksiz şekilde gerçekleşmesi için gece gündüz çalışan yüzlerce festival emekçilerine sonsuz teşekkürler.
 
Adana halkının geleneksel ev sahipliğinden ve festivalin ev sahibi olarak Büyükşehir Belediyesi çalışanlarının ilgi ve samimiyetinden, gayretlerinden söz etmeden geçemeyiz.
 
Gelelim festivalin Adana’ya ve toplumsal yaşamımıza etkilerine!
 
Yılmaz Güney gibi bir sinema dehasının, Orhan Kemal gibi bir emek dostu yazarın, Yaşar Kemal’in yaşadığı bu bereketli topraklarda böyle bir festivalin yapılıyor olması bile tek başına çok önemli bir başarıdır.
 
Adana bir emek kentidir ve yüzlerce emek odaklı yazarın, sanatçının harmanlandığı bu kentte sanata ve sanatçıya verilen değer paha biçilmezdir.
 
Gerek açış konuşmasında gerekse ödül törenlerinde yaptığı konuşmalarda Başkan Zeydan Karalar’ın vurguladığı gibi; “Bir şeyi yapmak önemli ama onu devam ettirebilmek, istikrar daha önemli. Eğer siz her yıl kaliteyi yükseltmezseniz o süreklilik olmaz. Her yıl daha iyi bir Altın Koza yapmak bizim görevimiz.”
 
8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesine de değinen Karalar şunları söyledi: “Bu yıl afişimizde kırmızı balonlu çocuğun olduğu filmden etkilendik. Narin’imiz, balonlarla oynayacağı anda yanımızdan aldılar. Biz böyle bir ülke değildik. Hem dünyada hem ülkemizde şiddet sarmalı devam ediyor. Bu nedenle sloganımız ‘şiddete son’ oldu. Filistin’de Lübnan’da siviller, kadınlar, çocuklar öldürülmesin. Bu işin başlangıcını ve devamını sağlayan şeylerden sonra savaşlar başladı. Bunun altından da enerji savaşları çıkacak. İşte bu yüzden vahşete karşı daha çok sanat diyoruz. Bu vahşi kapitalizm insanı yaşamaz hale getirecek. O yüzden sinema diyoruz, sanat diyoruz. Yaşamı zorlaştıran bu yönetimin panzehrinin sanat olacağını düşünüyoruz. Bütün dünyanın ortak dili sinemadır, sanattır. Sinema barıştır, kardeşliktir. Yaşasın sinema, Yaşasın Altın Koza, yaşasın Adana.”
 
Ödül alan film ve sanatçıları magazin sayfalarından okursunuz.
 
Yeni, yetenekli, genç, yaratıcı gençler bu festivale damga vurdu. Kuşkusuz sevindirici bir gelişme ama bazı değerler de unutuldu ya da görmezden gelindi ne yazık ki!
 
Bir siyasi figür olarak Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın dışında ödül alan sanatçılardan ülkemiz ve yaşanan sıkıntılar, sorunlar, hukuksuzluklara ilişkin tek bir söz söyleyen olmadı. Bir kadının Çiğdem Mater’e yolladığı selamın ötesinde. Festival sunucusu, hepimizin takdirle takip ettiği Özlem Gürses bile etkilenmişti bu atmosferden.
Oysa geçen yıl yapılan festivalin ödül gecesinde konuşan her sanatçı o yıl Antalya’da yapılan bir haksızlığa karşı tepkilerini dile getirmiş, barış ve kardeşlik mesajları vermişti. Altın Koza’nın bu yılki ana teması şiddet olmasına karşın Zeydan Karalar dışında tek bir kişi bu olaydan, Türkiye’de yaşanan kadın ve çocuklara yönelik şiddetten söz etmedi.
 
Daha sonraki bir yazımda özellikle el alacağım bir konudan kısaca söz etmek istiyorum.
 
Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli düşünürlerden biri olan ve 85 yıllık ömrünün 18 yılını cezaevlerinde geçiren sosyolog-yazar İsmail Beşikçi’de adına yapılan bir belgesel nedeniyle festivaldeydi ama kimsenin haberi olmadı.
Keza ölümüyle bile gündem olan barışın ve kardeşliğin simgesi Hrant Dink’ de yoktu festivalin hiçbir yerinde.
Bu değerleri anmak sinemayı siyasallaştırmak değildir. Aksine sinemaya değer katmaktır.
 
Jüri üyesi Mehmet Aslantuğ’un bilmem hangi sanatçıyla niye soğuk selamlaştığı, Serenay Sarıkaya’nı elbisesinin şıklığı değil, neler düşündüklerini öğrenmek isterdik.
 
Haksızlık etmeyelim Çukurova’nın tüm ilçelerine, köylerine hatta deprem bölgelerine kadar sinemayı halkın ayağına götürmek, Altın Koza’yı elitlerin eğlendiği bir şenlik olmaktan çıkarıp gerçek bir halk festivaline dönüştürmek elbette çok büyük bir başarıdır.
 
Altın Koza’nın genç Genel Müdürü Hüseyin Orhan, İsmail Temuçin, Mahmut Göğebakan, Nebil Özgentürk, Menderes Samancılar ve yüzlerce görevli emek yoğun bir çalışmanın sonucunda bu festivali bir yıl sonrasına taşıdılar.
 
Sanat yaşatır. Emeği geçenlere sonsuz teşekkürler.
 
AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar)30.09.2024/BODRUM
 
Bir yazı görseli olabilir
 
 
 
Tüm ifadeler:
5Emine Asal ve 4 diğer kişi
 
 
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.