Anımsadınız mı? Bugün 17 Ağustos
Bugün, 17 Ağustos 1999 saat 03.02’de meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki depremin 26. yılı. Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan ve o dönem “asrın felaketi” olarak tanımlanan 45 saniyelik sarsıntı geride büyük bir yıkım ve acı bıraktı.

Bugün, 17 Ağustos 1999 saat 03.02’de meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki depremin 26. yılı. Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan ve o dönem “asrın felaketi” olarak tanımlanan 45 saniyelik sarsıntı geride büyük bir yıkım ve acı bıraktı.
17 Ağustos Marmara Depremi, Kocaeli, Yalova, Sakarya, İstanbul ve Düzce’de yıkıma neden oldu. TBMM Deprem Riskinin Araştırılarak Deprem Yönetiminde Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu’nun Temmuz 2010 tarihli raporuna göre depremde 18 bin 375 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi yaralandı. Yaklaşık 200 bin kişinin evsiz kaldığı, 66 bin 441 konut ve 10 bin 901 iş yerinin yıkıldığı depremden 16 milyona yakın kişi değişik düzeylerde etkilendi, 285 bin 211 konut ve 42 bin 902 işyerinde hasar tespit edildi.
“Sorumluluk Muktedirlerin Omuzlarındadır.”
Deprem sonrasında, Jeoloji Mühendisleri Odası’nın; “Yapı üretim süreci, mevcut yapı stoku, kentleşme ve imar politikaları, afet sonrası planlamanın eksikliği ve yetersiz mevzuat Türkiye’yi 1999 depremine taşıyan tablonun ana unsurlarını oluşturmuş, ülkemiz 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999’da iki büyük yıkımla karşı karşıya kalmıştır. 1999 depreminden 12 sene sonra meydana gelen Van depreminde yine büyük bir yıkımla yüz yüze gelmemiz ise olumsuzlukların varlığını korumaya devam ettiğinin birinci dereceden kanıtı sayılmalıdır. İşin doğrusu, her 17 Ağustos’ta kamuoyuyla aynı sorunları paylaşıyor olmanın yarattığı kısır döngüyü aşma sorumluluğu; sorunları dile getirenlerin değil, sorunları ortadan kaldırmaya muktedir olanların omuzlarında bulunmaktadır. Aradan geçen onca yıldan sonra bugün, gerekli derslerin alınarak depreme dayanıklı yapılarda güvenli yaşamların sürdürüldüğü, deprem gerçeğiyle yaşamanın gereklerini yerine getirmiş bir ülke görmek isterdik. Ancak durum bunun tam tersi oldu. AKP iktidarı deprem olgusunu sadece kârlı bir pazar alanı olarak görmektedir. Deprem sonrası oluşan acılar ve korkular suistimal edilerek ‘deprem’ sözü bu ülkede artık ‘rant’ sözüyle eşanlamlı hale getirilmiştir” uyarılarına karşın önlem yerine, deprem de daha hazırlıksız bir Türkiye fotoğrafı önümüzde duruyor.
Deprem, Doğa Olayıdır. Doğal Afet Değildir.
Deprem demek; yapıların yıkılmasının kaçınılmaz olması, can kayıplarının zorunlu olarak yaşanması manası taşımaz. Yeryüzünde öyle olmadığının sayısız örnekleri de var. Depremi doğal afet olarak nitelemek; depremdeki yıkımı ve can kayıplarını da normalleştirmek ve kaderleştirmektir. Merkezi yönetimin halen; “Depremi doğal afet” olarak gören zihniyetine karşın, yerellerde bir takım önlemler geliştirilmeye çalışılıyor. Bodrum’da da bu konuda son derece kıymetli bir çalışmanın startı verildi. Bodrum Belediyesi ve TMMOB (Türk Mühendis Ve Mimarlar Odalar Birliği) Muğla Şubesi bu çalışmanın iki aktörü oldu. Çalışmanın anlaşılır adı; Yapı stok envanterinin çıkarılmasıdır. Mevcut yapılar depreme dayanıklı hale getirilmeden her hangi bir önlemden söz edilemez. Bunun için de yapıların öncelikle mevcut durumunun tespit edilmesi gerekiyor. Mevcut yapıların mevcut durumunun tespiti, “Yapı stok envanter çalışması” olarak nitelenir. Yani bu bir anlamda verili yapıların röntgeninin çekilmesi faaliyetidir. Merkezi yönetimin felaketin üzerinden geçen bunca zamana karşın henüz ülkede bir yapı stok envanteri çıkarmaması büyük bir sorumsuzluk örneğidir. Bahse konu çalışma için TMMOB Muğla Şubesi İnşaat Mühendisleri Odası ve Bodrum Belediyesi tarafından 10.000 binanın envanterinin çıkarılması için protokol imzalandı. 3000 bina için saha çalışması Eylül ayında başlayacak.
Belirsiz, 6 Milyon Riskli Bina!!!
Konuyla ilgili Bodrum Belediyesi’nin Ortakent’teki İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Hizmet Binası önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasında TMMOB adına konuşan Metin Soylu 1999 Marmara depremi sonrası bilimsel çalışmaların yapıldığını bir plan çıkarıldığını belirtti. Soylu’nun verdiği bilgiye göre; Bu plan çerçevesinde ülkede yapı stoku envanterinin 2017 yılına değin çıkarılması gerekiyordu. Bu yapılsaydı 6 milyon riskli bina tespit edilmiş olacaktı. Ve 6 Şubat depremlerinde 11 ilde yıkılan 240.000 bina da büyük ölçüde bilinir olacaktı. Ve 6 Şubat 2023 depremlerinde böylesi olağan dışı bir can kaybı yaşanmayacaktı. Soylu konuşmasında; “Ülkede depreme dayanıksız 6 milyon riskli yapı mevcut. Gerek TBMM’de kurulan araştırma komisyonlarının raporlarında gerekse Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının açıklamalarında 6 milyon civarı yapının riskli olduğu ifade edilmektedir. Yani devlet, Türkiye’de 6 milyon civarı yapının olası bir depremde ağır hasar alabileceğini tahmin etmekte ancak bu yapıların hangileri olduğunu bile bilmemektedir. Afet yönetimi elbette gereklidir ve mutlaka titizlikle planlanmalıdır. Ancak sadece afet yönetimine odaklanmak depremlerin afete dönüşeceğini peşinen kabullenmektir. Önceliğimiz afet yönetimi değil ‘Risk Yönetimi’ olmalıdır. Riski tespit edip önlemler almak afetlerin önlenmesinde en akılcı ve bilimsel yöntemdir” görüşüne yer verdi.
“Depreme Önlem Almamanın Bahanesi Olmaz.”
Bodrum’da depreme karşı tarihsel adım olarak çalışmanın bir diğer öznesi olan Bodrum Belediyesi adına da İmardan Sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı Serkan Balkan da; “Öncelikle büyük Marmara depreminden 26 yıl sonra dahi, yapılması gerekenleri konuşuyor olmak, üstelik büyük Marmara depreminden bugüne kadar birçok acı tecrübemiz olmasına rağmen hala yapılması gerekenleri tartışıyor olmak üzüntü vericidir. Buna karşın meslek odaları temsilcilerimizin de dile getirdiği gibi ilgili her kurumun sorumluluklarını yerine getirememeyle ilgili bahaneleri bir kenara bırakacağız. Depreme önlem almamanın bahanesi olmaz. Deprem ülkesi olduğumuz gerçeğiyle hareket etmemiz elzemdir. Yapmış olduğumuz protokol kapsamında yapılacak çalışmalar ivedilikle hayata geçirilecektir. Bu doğrultuda Eylül Ayı itibariyle yapı stoku envanteri çalışmalarına başlanacaktır. Bu çalışma, yapıların yalnızca depreme dayanıklılık durumunun tespitine yönelik çalışmaların ilk ayağı olacaktır. Birinci Derece Deprem Bölgesi olan şehrimizin doğal afetler karşısında can kaybı yaşanmadan varlığını, güzelliğini devam ettirmesi adına, değerli paydaşlarımızla birlikte üzerimize düşen çalışmaları yürüteceğimizin bilinmesini isterim. Deprem sebebiyle, daha doğrusu gerekli önlemlerin alınmaması sebebiyle yaşamını yitiren vatandaşlarımızı saygıyla anıyoruz” ifadelerini kullandı. Bodrum Belediyesi’nin ve TMMOB’un yarımadamız açısından tarihsel önemde olduğunu düşündüğümüz bu kıymetli çalışmayla ilgili takibi sadece gazeteci kimliğimizle değil, aynı zamanda yurttaş sorumluluğu ile sürdüreceğiz. Hayati önemdeki konuyla ilgili gelişmeleri ve süreci siz değerli okurlarımızla paylaşacağız.
Haber : Ayhan Karahan


