CHP Şiddet Dili Kullanmamalı
“İlk dört maddeye el uzatanın elini kıracağız.”
“İlk dört maddeye el uzatanın elini kıracağız.”
Bu tür bir şiddet söylemi, barış ve kardeşlik iklimi oluşturma iddiasındaki Türkiye’nin 1. Partisi CHP ve onun Genel Başkanına yakışmadı.
Son dönemlerde yaşanan ekonomik ve siyasal sorunlar yüzünden ülkeyi yönetemez hale gelen iktidar ve sözcüleri gündemi değiştirmek için her zaman olduğu gibi suni gündemlerin peşine düştü.
Bir yandan güvenlik politikalarını öne çıkaran, savunma sanayi projelerine ek kaynak yaratmak amaçlı kredi kartı olanlardan vergi toplama fikrini tartıştırıyorlar.
Diğer yandan yeniden bir “yeni anayasa” tartışmasıyla toplumun dikkatini yolsuzluk, yokluk ve hukuksuzluktan uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
Tek derdi ömür boyu iktidarda kalmak olan Cumhurbaşkanı ve ona destek veren Cumhur ittifakının gündem değiştirmek adına yaptığı bu çirkin tezgahlara karşı elbette CHP tavır almalı, halkı uyarmalıdır.
Elbette Cumhuriyet değerleri ve özellikle laiklik karşıtı eylem ve söylemlerle mücadele edilmeli.
Ama bunu yaparken iktidarın oluşturduğu suni gündemin peşine düşmek değil, gerçek gündemi diğer demokrasi güçleriyle birlikte halkın desteğini de alarak uygulamaya koymak olmalıdır.
Ne CHP tabanında ne de halkın gündeminde olmayan bir konu üzerine üstelik de terkedilmesini istediğimiz bir şiddet söylemiyle polemik yarışına girmek Sayın Özel’e doğrusu yakışmadı.
Genel Başkan seçildiği günden itibaren verdiği mesajlar ve yapıcı, olumlu, ön alıcı muhalefet tarzıyla takdir toplayan ve geniş toplum kesimlerinde yeniden iktidar umudunu yükselten Özgür Özel’in son günlerde giderek iktidara öykünen söylem ve eylemleri toplumda hayal kırıklığı yarattı.
Yanlış anlamalara neden olacak çok kırılgan bir konu olduğu için altını çizerek yinelemek istiyorum.
Benim eleştirim Özgür Özel’in anayasanın ilk dört maddesine gösterdiği hassasiyet değil elbet! Bu hassasiyetini ifade ediş biçimi.
İktidar mensuplarından sıkça duyduğumuz “kafasını koparırız, ellerini kırarız, gözlerini oyarız, alnını karışlarız, doğduklarına pişman ederiz” türünden çirkin, bağnaz, şiddet ve nefret içeren sözcüklerden vatandaş gına geldi.
“Yeni bir dönemi başlatmak, değişim, dönüşüm ve barış dilini yerleştirmek istiyoruz “iddiasındaki bir liderin daha yenilikçi, daha yaratıcı bir barış dili kullanmasını beklerdik.
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un 3. Maddeyle ilgili akla zarar ifadeleri ve ardından gelen yoğun tepki üzerine yaptığı aklımızla alay eden açıklamaları, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin daha düne kadar kapatılmasını istediği, teröristlikle suçladığı DEM partisine ilişkin yoğun ilgisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yumuşama ve normalleşmeden bu kadar sık söz ediyor olmasının altında yatan asıl nedenin “ülkeyi yönetememe hali” olduğunu artık bilmeyen yok.
Nasıl bir yandan Filistin halkının yanında olduğunu söylerken diğer yandan yandaş firmalar aracılığıyla İsrail’le ticareti sürdürdüklerini bildiğimiz gibi.
İktidarın en büyük alternatifi CHP’ye düşen görev de bu tür konularda halkın hafızasını sürekli canlı tutmak, geçmişte yaşanan hukuksuzlukları, yasal olmayan uygulamaları, yolsuzlukları, yalanları gündeme taşımak olmalıdır.
Bu da yetmez!
Bu sorunları iktidar olduklarında nasıl çözeceklerini, ne tür projeler, sosyal politikalar uygulayacaklarını açık, duru bir dille anlatmaları gerekiyor.
Aksi halde kamuoyu araştırmalarına da yansıdığı üzere CHP’nin oyları artmadığı gibi AK Parti yeniden kendi tabanını konsolide etmeye başladı.
CHP Genel Başkanı ve kurmayları kendilerine bir mücadele alanı belirleyip kavgalarını orada sürdürmelidirler.
Siyasi hamleler konusunda hayli uzman Erdoğan ve Cumhur ittifakının, CHP’yi kendi minderine çekmek ve o alanda kavga etme tuzağına düşmemelidir.
Erken seçim konusu hiç gündemden düşürülmemeli, işçinin, köylünün, memurun, emeklinin perişan hali her fırsatta dile getirilerek olası bir CHP iktidarında bu sorunların hangi yöntemlerle çözüleceği; bıkmadan, usanmadan toplumun her kesimine anlatılmalıdır.
Özellikle de eğitim ve sağlıkta yaşanan skandal uygulamalar konusunda kamuoyu oluşturularak halkın var olan duyarlılığı üzerinden politikalar geliştirilmelidir.
Dar gelirli yurttaşların konut ve öğrencilerin yurt sorunu, hukuksuzluktan ve yargının siyasallaşmasından kaynaklı asayiş sorununa kalıcı çözüm önerileri araştırılmalıdır.
Halkına ve yaşadığı doğaya karşı sorumlu bir yurttaş olarak dile getirmeye çalıştığım bu eleştiri ve önerilerime benzer, halkın beklentileri dikkate alınarak il ve ilçe örgütleri daha dinamik ve çalışır hale getirilmelidir.
Örgüt toplantılarını bölgelere yaymak kuşkusuz anlamlı ve önemlidir ama bu toplantılarda alınan kararlar hayata geçirilmeli, örgütlere inisiyatif verilmeli, yerel yönetimlere gereksiz müdahalelerden vazgeçilmelidir.
Örneğin bir ilçe belediyesinin şehir tiyatrosu genel sanat yönetmenine referans olmak gibi işlerle uğraşmamalı Genel Başkan. Cumhurbaşkanı adayları, Genel Başkan Yardımcıları ve kimi üst düzey yöneticiler belediye başkanı ve meclis üyelerinin atanmasında taraf olmak gibi bir siyasi yanlışın içinde olmamalı.
Sözün özü, CHP her kademedeki yöneticileriyle bütün olarak iktidara ve en yakın zamanda yapılacak bir seçime odaklanmalıdır.
AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 15.10.2024/BODRUM