Kahramanlık Olmadan Zafer Kazanılmaz !
Yıllar öncesinden senaryosu yazılan bir film sonunda vizyona kondu. ABD başta olmak üzere küresel güçlerin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme çabaları sonunda amacına ulaştı.
Yıllar öncesinden senaryosu yazılan bir film sonunda vizyona kondu. ABD başta olmak üzere küresel güçlerin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme çabaları sonunda amacına ulaştı.
En küçük bir direniş görmeden planın parçası aktörler görevlerini yerine getirdiler.
Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz edenler bugün zafer sarhoşluğu içerisinde kutlamalar yapıyorlar.
Tıpkı yıllar öncesi Irak’ta yapılan operasyonda muhalif güçlerin Bağdat’a tek bir silah atılmadan girmeleri gibi farklı gruplardan oluşan Esad karşıtı güçler Suriye’de önce Halep, ardından Hama, Humus ve sonunda Şam’ı ele geçirdiler.
Daha doğrusu rejim güçleri hiç direnmeden ülkeyi muhaliflere teslim ettiler.
Suriye’de var olan otoriter rejimin sona ermesini demokrasiden, barıştan yana olan herkes gibi bizlerde istiyorduk elbet.
Ancak hiçbir kahramanlık gösterisi olmadan gerçekleştirilen bu iktidar değişikliğinden bir zafer hikayesi yazmak da doğru değildir.
Türkiye’nin de içinde yer aldığı bir muhalif koalisyonun uzun zamandır hazırlığını yaptığı bir senaryo hayata geçirildi.
Emperyalist güçlerin Ortadoğu ayağı olan İsrail’in güvenliğini tehdit eden unsurları ortadan kaldırmaya yönelik bu proje için eş başkanlar bile görevlendirilmişti.
Filistin halkını yok etmeye yönelik çabalar bir yana en önemli tehdit olarak görülen Suriye’nin devreden çıkarılması gerekiyordu.
Suriye’de terör gruplarını silahlandırmak ve etnik ayrımcılığı körükleyen çatışmalar yaratırken diğer yandan Suriye’ye başından beri destek olan ülkeleri; İran ve Rusya’yı etkisiz hale getirmek için oyunlar tezgahlanmaya başlandı.
Amaç İran ve Rusya’yı kendi sorunlarıyla boğuşturup, Suriye’ye destek olmayacak pozisyona getirmekti.
KIVILCIM OLMADAN YANGIN BEKLEMEK
Bölgeyi iyi tanıyan herkesin beklediği yangın en küçük bir kıvılcım olmadan gerçekleşti.
Bu yangından yine en çok Suriye halkı zarar görecek.
Dünya ülkelerinin büyük bölümünde terör örgütü olarak kabul edilen HTŞ ve onun, başına ödül konan lideri Ebu Muhammed Colani; şimdi aynı ülkeler tarafından kurtarıcı bir kahraman olarak sunulmaya çalışılıyor.
Nasıl kahramanlık olmadan zafer kazanılamazsa, kazanılmış bir zafer olmadan da kahramanlık olmaz.
Shakespeare’in söylediği gibi “dünyanın bütün krallıkları bir gün düşer.”
Suriye’de de 24 yıl süren Esad diktatörlüğü ve 61 yıl süren Baas rejimi ardında bıraktığı büyük yıkım ve hayal kırıklıkları ile tarihin çöplüğünde yerini aldı.
Asıl sorulması gereken soru “bundan sonra ne olacak?”
Türkiye bu durumdan nasıl etkilenecek?
7 milyonun üzerinde olduğu iddia edilen Suriye’li mülteciler ülkelerine nasıl ve ne zaman geri dönecekler? Ya da dönecekler mi?
Ortadoğu’da yaşanan bu gelişmelerin ardında Devlet Bahçeli’nin terörü sonlandırma adına yaptığı “Öcalan gelsin, Mecliste konuşsun” önerisi yeniden ele alınmalıdır.
Bahçeli bu açıklamaları yaparken bu gelişmelerden haberli miydi?
Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz edenler gelinen noktada Suriye’nin silahlı gruplar tarafından yönetilmesini nasıl izah edecekler?
Türkiye’de muhalefetin suskunluğunu da anlamak pek mümkün görünmüyor.
Ortadoğu’daki bu gelişmeleri değerlendirmede farklı söylemleri olan lider ve siyasi parti yöneticileri iktidarın gündem değiştirme oyununa mı gelecekler?
Eğer Suriye’deki bu gelişmeler olmasaydı biz mecliste başlayacak bütçe görüşmelerini, asgari ücret tartışmalarını konuşuyor olacaktık.
Tam da iktidarın istediği gibi bir anda ardına sığınacak bir başarı hikayesi oluştu sanki.
Terörü bir beka sorunu olarak sunan iktidarın şimdi birden fazla terör devleti komşusu oluşacağa benzer.
PYD-YPG’nin konrolündeki bir bölge, ÖSO’nun hakimiyetinde ayrı bir özerk yapı ve İŞİD liderinin Suriye’de görevlendirdiği Nusra cephesinin kurucusu, El Kaide’ye bağlılık yemini etmiş Ebu Muhammed Colani liderliğindeki Heyet Tahrir Şam(HTŞ)
Ve şimdi bizden böylesine kaotik bir yapıdan demokratik bir yönetim oluşacağını beklememiz isteniyor.
Peki o zaman Selahattin Demirtaş niye hala cezaevinde?
Osman Kavala, Can Atalay ve daha yüzlerce siyasi niye tutuklu?
Aile Hekimleri niye iş bırakıyor? Memurlar, emekliler, maden işçileri niye sokaklarda?
Gençler, doktorlar, bilim insanları niye ülkeyi terk ediyorlar?
Bence artık muhalefetin ülkenin gerçek sorunlarına yönelmesi, bu alanda mücadeleyi örgütlemesi gerekiyor.
AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 9 Aralık 2024/BODRUM