Bodrum'un Feryadı: Sermayenin Gölgesinde Can Çekişen Güzellikler

Bodrum. Adı bile Ege'nin en mavi, en aydınlık düşlerini çağrıştırır. Tarihin, sanatın ve eşsiz bir doğanın kucaklaştığı, Halikarnas Balıkçısı’nın mısralarında ölümsüzleşen o yarımada…

Köşe Yazıları Yayın: 26 Ekim 2025 - Pazar - Güncelleme: 26.10.2025 21:11:00
Editör -
Okuma Süresi: 4 dk.
136 okunma
Google News

Bodrum. Adı bile Ege'nin en mavi, en aydınlık düşlerini çağrıştırır. Tarihin, sanatın ve eşsiz bir doğanın kucaklaştığı, Halikarnas Balıkçısı’nın mısralarında ölümsüzleşen o yarımada… Peki, bugün Bodrum neyin gölgesinde can çekişiyor biliyor musunuz? Sermayenin ve onun önünde eğilen yetkililerin.

Uzun yıllardır bu toprakların sessiz çığlığını dinleyen bir çevre gönüllüsü olarak söylüyorum: Bodrum'un doğal ve tarihi güzellikleri, acımasız bir rant hırsının kurbanı ediliyor. O meşhur bembeyaz evler, şimdi yerini yamaçları dele dele yükselen, ruhsuz, devasa beton bloklara bırakıyor. Her bir yeni inşaat izni, bir zeytin ağacının, bir makilik alanın, bir tarihi dokunun son nefesi oluyor.

Bodrum Yarımadası'ndaki çarpık kentleşmenin, orman ve çıplak arazileri yutarak nasıl büyüdüğünü gösteren bilimsel raporlar ortada. Her geçen gün artan betonlaşma, yağmur sularının toprağa sızmasını engelliyor, doğal su döngüsünü bozuyor ve en ufak bir sağanakta bile taşkın felaketlerine davetiye çıkarıyor. Bodrum'un su sorununun temelinde de, kontrolsüz büyüme ve rant odaklı politikalar yatıyor. İklim krizi kapıdayken, yüz binlerce kişilik nüfusa yetmeyecek altyapı, deniz suyunun arıtılması gibi doğal ekosisteme telafisi güç zararlar verebilecek "son çare" projeleri gündeme getiriyor.

Peki ya yetkililer?

Sermayenin gücü, ne yazık ki koruma yasalarının ve vicdanın önüne geçiyor. Turizm gelirleri ve kısa vadeli kazanç vaatleri, uzun vadede bu cennetin yok olmasına göz yumulmasının bahanesi oluyor. Tarihi dokuyu koruması gereken kararlar, bir bakıyorsunuz yüksek katlı, ruhu olmayan otel projelerine, lüks konut sitelerine "engel olmuyor." Antik kentlerimizin, binlerce yıllık izler taşıyan kültürel varlıklarımızın etrafına çekilen beton duvarlar görmezden geliniyor.

Bu talana karşı sesini yükseltenler kim? Çevreciler.

Doğayı ve tarihi korumak için çırpınanlar, bir avuç "romantik" ya da "ilerlemeye karşı" görülen insanlar olarak tanımlanmaya çalışılıyor.  Karşımızda sadece devasa bütçelere sahip inşaat firmaları değil, aynı zamanda çoğu zaman bürokratik engellerin, yasal boşlukların ve hatta doğrudan hedef göstermelerin çetin duvarları var.

Bir imza kampanyası başlattığımızda, bir dava açtığımızda, bir basın açıklaması yaptığımızda karşılaştığımız zorluklar, bu mücadelenin ne denli çetrefilli olduğunu gösteriyor. Çevrecileri  "yatırım düşmanı" ilan ediyorlar, projelerin gecikmesiyle suçluyorlar. Oysa bizim tek derdimiz, torunlarımızın nefes alabileceği, bizim hayran kaldığımız o Bodrum'u onlara da bırakabilmek.

Bodrum, sadece bir tatil destinasyonu değildir; bir kültür mirası, bir ekosistemdir. Onu sadece "metrekare fiyatı" ile ölçenler, denizinin rengini, zeytin ağacının gölgesini, Pedasa'nın sessizliğini asla anlayamazlar.

Eğer yetkililer gerçekten halklarına ve bu topraklara karşı sorumluluk hissediyorlarsa, sermayenin gölgesinden çıkıp, çevrecilerin feryadına kulak vermelidirler. Aksi takdirde, Bodrum, ne yazık ki kısa sürede, sadece yüksek duvarlı sitelerin, otellerin ve beton yığınlarının kapladığı, suyu çekilmiş, ruhu kaybolmuş, pişmanlık dolu bir anıya dönüşecektir.

Bu yok oluşa dur demek için daha neyi bekliyoruz? Son fener sönmeden, son zeytin ağacı kesilmeden harekete geçmek zorundayız! Bodrum'un güzellikleri, rant uğruna feda edilemeyecek kadar kıymetlidir.

Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.