Laboratuvar Demokrasisi ve Sentetik Denekler
Ne güzel bir çağdayız! Ne güzel bir ülkede ve ne güzel bir Bodrum'da..Artık zahmete, halka inmeye, projeyle uğraşmaya gerek yok. Çünkü biz, demokrasinin en ilerlemiş, en steril ve en bilimsel versiyonunu yaşıyoruz: Laboratuvar Demokrasisi!

Ne güzel bir çağdayız! Ne güzel bir ülkede ve ne güzel bir Bodrum'da..Artık zahmete, halka inmeye, projeyle uğraşmaya gerek yok. Çünkü biz, demokrasinin en ilerlemiş, en steril ve en bilimsel versiyonunu yaşıyoruz: Laboratuvar Demokrasisi!
Bodrum’un ışıkları altında parlayan siyasi sahneye bakarsanız, göreceğiniz bazı yüzler, halkın içinden terle, mücadeleyle çıkmış figürler değil; bunlar, belli holdinglerin, hırslı odakların ve örtülü pazarlıkların kimya laboratuvarlarında özenle sentezlenerek üretilmiş siyasetçilerdir. Bir nevi sentetik denekler ordusu...
Bu "yetkili" denekler, yerel ya da merkezi idarede, sanki üstün bir zümreden gelmişçesine, olabildiğince yetkiyle donatılmış biçimde kendilerine yer buluyorlar. Yetki, liyakate değil, cebin derinliğine göre dağıtılıyor.
Aday olması ya da bir makama getirilmesi hususunda gözetilen şartlar şeffaf filan değil; dediğim gibi, örtülü pazarlıkların ta kendisidir. Cüzdanınızın hacmi, liyakat belgenizin kalınlığını belirler. Bu, düpedüz bir makam ticareti sistemidir!
Kendilerine hedefledikleri noktaya getirecek siyasi bağlantılar kurulur, kurulmuştur, tescillenmiştir. Gerekli "fedakârlıklar" (ki bu fedakârlıklar genellikle halkın geleceğinden ödün vermektir), gerekli ödünler verilir ve sonrasında o koltuğa değil, adeta bir kasaya oturulur.
Şimdi bu makama gelen şahıs, ilk önce ne mi yapıyor? Halk için vizyon geliştirmiyor. Bodrum için proje üretmiyor. Hayır! İlk ve en kutsal görevi: Harcanan (daha doğrusu, yatırılan!) masrafı çıkarabilmek!
Bu kârlı ticari faaliyeti sürdürebilmek için şartları gözetmekle kalmaz, bazen de bu şartları bizzat oluşturur. Bir bakmışsınız, kamu yararı diye diye, kendilerinin kişisel rantı için gereken tüm yasal (ya da yasa dışı) zemin hazırlanmıştır.
Akabinde günümüz siyasetinin şekillendiği, vicdanın olmadığı, adaletin bir espriye dönüştüğü bir atmosfer oluşur. Kararlar, kamuoyu önünde değil, kapalı kapılar ardında, emirle ve talimatla alınır. Sonuç mu?
Sonuç: ortada....
Bu empati yeteneği gelişmemiş, adalet duygusu oluşmamış sentetik yöneticilerin yönettiği bir Bodrum (veya herhangi bir şehir) sadece siyaseten değil, ruhen de fakirleşmeye mahkûmdur. Laboratuvardan çıkan denekler, doğal yaşam alanlarını zehirlemeye devam ediyor.
Peki biz ne zaman bu kirli deneye "Dur!" diyeceğiz? Yoksa bize düşen tek şey, parayla alınan bu makamların gölgesinde, gözlemci denek olarak kalmak mı?
Ortada kalan, halkın parasının ve geleceğinin betona gömülmüş projelerle buharlaşmasıdır. Ortada kalan, liyakat kelimesinin sözlükten silinmiş olmasıdır.
Bu sentetik siyaset, Bodrum'un ruhunu zehirliyor. Bodrum, sadece bir turizm destinasyonu değil, kültürel ve doğal bir mirastır. Ancak laboratuvar demokrasisinin denekleri, kısa vadeli çıkar uğruna bu mirası hoyratça tüketiyor. Empati yeteneği gelişmemiş, adalet duygusu oluşmamış sentetik yöneticilerin yönettiği bir Bodrum (veya herhangi bir şehir) sadece siyaseten değil, ruhen de fakirleşmeye mahkûmdur. Laboratuvardan çıkan denekler, doğal yaşam alanlarını zehirlemeye devam ediyor.
Makamlar, halkın hizmetine tahsis edilen kutsal emanetler olmaktan çıkıp, sermayenin ve siyasi bağlantıların risk-getiri analizine tabi tutulduğu birer ticari birime dönüştüğünde, kazanan sadece o makama oturan şahıs ve ona yatırım yapan çevredir. Kaybeden ise her zaman, o parayı harcayan, o ödünleri veren değil, o toprakların gerçek sahibi olacaktır.
Unutmayalım ki, bir laboratuvar ne kadar steril olursa olsun, içeride zehirli bir deney yapılıyorsa, o zehir eninde sonunda dışarı sızar ve herkesi etkiler. Siyaset laboratuvarının duvarlarını yıkmak, sentetik siyasetçileri doğal ortama (yani halkın denetimine) iade etmek, sadece onların değil, bizim sorumluluğumuzdadır.
Makamın bedelini cebiyle ödeyen değil, vicdanıyla ve liyakatıyla ödeyen yöneticileri talep etmek zorundayız. Aksi takdirde, bu laboratuvar demokrasisi deneyi, sonunda tüm memleketi çürütmeye devam edecektir.










