Kıyılar özel mülk değil, hepimizin ortak yaşam alanıdır!
Türkiye’nin dört bir yanında mücadele eden kıyı hareketleri olarak, 18 Mayıs 2024 tarihinde gerçekleştirdiğimiz eş zamanlı basın açıklamalarıyla bir araya geldiğimizi ve yerel direnişlerimizi, Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı'yla (KIYIDA) ...
Türkiye’nin dört bir yanında mücadele eden kıyı hareketleri olarak, 18 Mayıs 2024 tarihinde gerçekleştirdiğimiz eş zamanlı basın açıklamalarıyla bir araya geldiğimizi ve yerel direnişlerimizi, Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı'yla (KIYIDA) birleşik olarak sürdüreceğimizi ilan etmiştik. Kuruluş eylemlerimize yüzlerce kişilik katılım, ardından basın ve kamuoyunun yüksek ilgisi, mücadelemizin haklılığını bir kez daha gösterdi.
KIYIDA olarak, kıyı ekosistemlerini korumak ve kıyılara tüm insanların eşit ve ücretsiz olarak erişimini savunmak amacıyla yola çıktık. Kıyıların sadece insanların olmadığını savunuyoruz, deniz ve kara ekosistemlerinin buluşma noktası olan kıyılardaki tüm canlı ve cansız varlıkları koruma ilkemiz, en temel çıkış noktamızı oluşturuyor. Bu nedenle, kıyılar halkındır yerine, kıyılar hepimizin diyoruz.
Bununla birlikte, tüm kıyıların ciddi ölçekte işgal altında olması nedeniyle, insanlar olarak denize ve kıyılara ulaşamıyoruz. İşgal diyoruz, çünkü Anayasa 43. maddesi ve Kıyı Kanunu’nun özellikle 5. ve 6. maddeleriyle; kıyıların kullanımında kamu yararının gözetilmesi gerektiği ve herkesin kıyılara serbest şekilde erişmesinin güvence altına alındığına bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz. Kıyı hareketleri olarak, güvencemizi yasalardan alıyor, kamusal haklarımızı savunuyoruz. Yasalar açık; kıyılar özel mülkleştirmeye konu edilemez, yani ticarileştirilemez ve tamamen özgür bırakılmalıdır.
Oysaki, ÇŞİDB başlattıklarını duyurdukları “Kıyılar Halkındır” projesi kapsamında, kıyıları Kültür ve Turizm Bakanlığı ya da MUÇEV veyahut başka bir şirketle işleteceklerini açıklıyor. Bu açıkça, mevcutta işlenen suçların devamı anlamına geliyor. Kıyılar ticari bir mülk değildir ve o nedenle işletilemez. Biz kıyı hareketleri olarak, kıyıların bakanlık, yerel yönetimler, şirketler vb aracılığıyla işletilmesini değil, kıyı ekosisteminin korunmasını öncelik alarak, insanların serbestçe ulaşabileceği bir düzenlemeyi talep ediyoruz. Bu düzenlemenin aslında mevcut yasalarca karşılandığını biliyor ve yasaların uygulanmasının yeterli olacağını değerlendiriyoruz. Yerel yönetimlerin, kıyıların temizliği, şemsiye, tuvalet, duş vb kullanım ihtiyaçlarının karşılaması konusundaki yasal yükümlülüklerini de bu noktada hatırlatmak istiyoruz.
Yine bakanlık açıklamalarında, otel işletmelerinin kıyı işgalleri konusunda sorun oluşturmadığı, insanların kıyılara ulaşması konusunda hoşgörülü davrandıklarına yer veriliyor. Oysa bizler yerellerimizden biliyoruz ki, kıyı işgalleri konusunda en geniş hacmi otel işletmeleri kaplıyor. Duvarlarla, çitlerle, kapılarla vb bariyerlerle, halkın kıyılara erişimi konusunda katı engeller oluşturulduğunu biliyoruz. Üstelik, yasal haklarımız çerçevesinde kıyıya ulaşmak istediğimizde, şiddet düzeyine varabilecek müdahalelere de maruz kalıyoruz.
Ezcümle, görüyoruz ki kıyı hareketleri olarak mücadelemiz, kamu otoritelerini de harekete geçirmiş durumda. Şüphesiz demokratik toplumlarda, yurttaşların kamuyu denetleme görevi bağlamında bu durumu bir kazanım olarak değerlendiriyoruz. Bununla birlikte, yıllardır pek çok yaşam alanının büyük - küçük fark etmeksizin sermaye gruplarına nasıl peşkeş çekildiğini, bu talan politikaları sonucunda nasıl bir ekolojik yıkım yarattığını da biliyoruz. Kıyıların yıkımına ve işgaline izin vermeyeceğimizi, herhangi bir ticarileştirmeye dayalı modeli kabul etmeyeceğimizi, tüm kıyılar özgür kalana kadar mücadelemize devam edeceğimizi kamuoyuyla saygı ve sevgiyle paylaşıyoruz.
Kıyılar hepimizin. Hepimiz KIYIDA'yız!
Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı (KIYIDA)