Bodrum Plajları Çalınıyorken…

Yollar çamur, her taraf inşaat, elektrikler devamlı kesiliyor.

“Donuyoruz” mevsimini geride bırakırken, “sezon başlayacak, üstyapı bitmedi, yine patlama var; sular kesik, işletme ve oteller kıyıları işgal etmiş; halk, denize giremiyor” mevsimi geldi.

İnce bir kıyı çizgisini merkeze alıp , uygulanır hale getirilen “genelgeçer turizm yatırım anlayışı” Bodrum’un tarihi veya yeşil dokusunu ikinci planda bırakarak, salt; “deniz, kum, güneş” üçlemesinden ibaret halle anılır hale getirmiş, yıllar içinde.

Bodrum’un marka değerinden bahsediyoruz..

Mitolojinin şekillendiği zaman diliminde, ismiyle, coğrafi konumuyla damgasını vurmuş olan bu yerleşke, beş yıldızlı, çok daha beş yıldızlı oteller ile pazarlanır hale getirilir olmuş dünya arenasında.

Oteller, zincir oteller.. Ah, şu oteller..

Bodrum’un binlerce yıllık kültürel mirasını gölgede bırakmaya çalışan, suni mermer, ahşap, çelik konstrüksiyon, temperli cam makyajı ile kanunların işlemediği, kanunların işletilemediği, kanunlar üstü, harikulade illüzyonlar…

Vatandaşa kıyı ve sahil kullanımını adeta yasak etmeye çalışan sermaye uygulamasına karşı nitelikli şekilde ses çıkaran “Bodrum Kent Konseyi” çalışma gruplarına selam olsun buradan.

Gayet başarılı karşı koyuşlarını, eylemlerini ulusal basın da dahil olmak üzere, kamuoyu takdirle takip ediyor.

Kuvvetli kanunlarla kamu yararına yönelik kullanım ön plana alınırken, plaj ve sahiller- ne hikmetse bunlar hep en güzel lokasyonda- sermaye tarafından kamuya kapatılmaya çalışılıyor. Sanırım altı yıl önce, Turgutesis’te ilk “engelsiz plaj” yapıldı.

Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından. Görüş alındı bizden. Burada doğmuş arkadaşlarım ve en rahat buradaki sudan giriyoruz, diyen dezavantajlı bireylerden. Plaj inşa edilirken, kıyıdaki otelin mafyöz tavırları baş gösterdi. Yine de yapıldı plaj. Kıyı çizgisi kısa, deniz tabanı kumluk. İdealdi engelli bireyler için. Plajın önü açık olduğundan, mevsimde üç ya da dört kez meydana gelen fırtına sebebiyle bakım istiyordu , engelsiz plaj. Bu gerekçe gösterilerek -ama arkasında otel sermayesinin olduğuna emin olduğum- engelsiz plajı taşıyıp duruyoruz her yıl Turgutreis’te.

3621 sayılı Kıyı Kanunu 5. maddesi “kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır,
Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir” diyor.

Peki sermaye ne diyor;
geçen hafta kıyıyı halka kapatmamış da, bariyer inşa edip, güvenlik kulübesi koyarak, vatandaşı durdurarak hesap soran bir otelin güvenlik görevlisi ile aramda geçen, sosyal medyada da paylaştığım diyalog şöyleydi:
– Nereye gidiyorsunuz?
– Anlamadım..
– Beyefendi, nereye gidiyorsunuz diye sordum.
– Anlamadığım da o zaten. Neden soruyorsunuz ki bunu?
– Plaja giriyorsunuz da , ondan.
– Plaj dediğiniz, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yer alan, şu sahil mi?
– Yok, bizim otelin plajı.
– Pardon, yanlışlık olmasın. Ben şu an ayrı bir devletin sınırlarından mı içeri giriyorum.
– Yok, bizim otelin.
– Hanımefendi, polemik olmasın ama, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında belirtildiği üzere, kıyılar kamunun ortak malıdır. Sizin haddinize mi, bana bunları sormak? Haksız, hukuksuz biçimde kıyıları gasp etmişsiniz, bir de biz halka yasak mı koyacaksınız?
– Yok beyefendi , güvenlik için.
– Kimliğimi çıkarayım mı, GBT yapacak mısınız?
– Yok, o bizim görevimiz değil.
– Beni durdurup, irite etmek mi göreviniz?
– Anlamadım.
– Anlasanız şaşardım zaten. Neyse, bu haksız, hukuksuz işgalin üstüne bir de vatandaşı rahatsız etmeyin lütfen. İçeri girip, kıyı boyu bakacağım. Kimseyi rencide etmeyin bu konuda olur mu artık. Elbet bir gün hukukun üstünlüğü tesis edilecek bu ülkede..

Sabah erken kalkanın, genelge çıkardığı bu zamana bakmayın siz..

Sabah bir bakıyorsunuz, bir işletme sahile duvar çekiyor, kıyı boyu mermer tozu döküp, güvenlik kulübesi koyuyor, sahili kullanmaya çalışan vatandaşı darp ediyor..

Ortak kullanım alanı sahilleri, plajları çalıyorlar resmen.