Narin Unutuldu, Asayiş Berkemal!
Asayişin kelime anlamını bilmeyen yoktur;” düzen ve güvenlik içinde bulunma durumu” Berkemal ise Farsça eklerin ve Arapça sözcüklerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. “Tam, yerinde, mükemmel ve eksiksiz” anlamına gelir.
Ayhan ONGUN
ayhanongun@gmail.com -Asayişin kelime anlamını bilmeyen yoktur;” düzen ve güvenlik içinde bulunma durumu” Berkemal ise Farsça eklerin ve Arapça sözcüklerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. “Tam, yerinde, mükemmel ve eksiksiz” anlamına gelir. Yani bir anlamda “ortam güvenli”
İlk anlamı: Güvenlik sağlandı, korku ve paniğe neden olacak hiçbir şey yok.
İkinci anlamı: Hiçbir sorun yok, her şey yolunda.
Ancak kinayeli cümlelerde de bu sözcük kullanılır. Örneğin, tehlike arz eden ya da sıkıntılı durumlar için de asayiş berkemal denir.
İki aydır toplumun gündeminde çok konuşulan Narin cinayeti planlandığı üzere zamana yayıldı, hedef şaşırtıldı, asıl suçluların ve olayın gerçek nedenlerinin üzerine perde çekildi ve sonunda bu olay da diğer tüm olumsuzluklar gibi unutulmaya bırakıldı.
Hukukun siyasallaştığı, adalete güvenin kalmadığı bir ülkede bu ve benzeri olayları öylesine kanıksadık ki, sonuçları da bize çok normal gelmeye başladı.
Sanırım Sayın Cumhurbaşkanımızın normalleşme diye topluma vermeye çalıştığı da tam bu olsa gerek.
Doğal olarak geç gelen adalet ya da cezasız kalan suçlar sonuçta toplumda genel anlamda bir travma yarattığı gibi bu tür suçlar artarak devam ediyor.
Geçmişte işlenmiş kadın cinayetleri ve çocuklara yönelik taciz ve tecavüzler caydırıcı cezaların uygulanmaması yüzünden sıradan, olağan adli vakalar haline geldi.
Bu yüzdendir ki Türkiye’de kadın cinayetleri durdurulamıyor. 2024’ün ilk 9 ayında 295 kadın öldürüldü.
Daha yeni son iki günde 4 kadın cinayetine tanık olduk.
“Ayşenurlar, İkballer, Narinler, ne ilkti ne de son. Ama katil hep erkekti. Ölümse en yakın bildiklerinden geldi. Kimini eşi, kimini babası, kimini sevgilisi, kimini ise hiç tanımadığı biri öldürdü. Kadın cinayetinin işlenmediği tek bir ay, tek bir gün olmadı. Kadınlar uluorta, güpegündüz katledildi, hayattan koparıldı.”
Kim ne derse desin ben inanıyor ve iddia ediyorum; yargı bağımsız davranabilse, hukuk sistemine müdahale edilmese ve cezalar caydırıcı hale getirilse bu olayları çözmeye niyetli bir siyasi irade olsa, ülkemizin en önemli kanayan yarası çözüme kavuşturulabilir.
Her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de kötü niyetli insanlar ve kötülükten beslenenler mutlaka olacaktır ama bunlar olağan vakalar olmaktan çıkacak, hayatın doğal akışı içerisinde rehabilite edilecektir.
Ama Narin olayında olduğu gibi; işlenen suç bireysel olmaktan çıkıp, organize bir suça dönüşmüş, soruşturma, ifade alma ve hatta savcılık aşamasında bile bir üst akıl devreye girebiliyorsa, dava dosyasının üzerinde siyasilerin gölgesi dolaşıyorsa artık bu durum bir sistem sorunudur.
Metropol Araştırma Şirketinin verilerine göre halkın ezici çoğunluğunun adalet ve asayiş sisteminin kadın ve çocukları koruyamadığına inandığını gösteriyor.
“Diyarbakır’da hala çözülemeyen Narin Güran cinayetinin gündemden düşürülme gayretleri devam ederken meydana gelen cinayetler ve olaylar Türkiye’de yönetim sisteminin kadın ve çocukları korumaktan aciz hale geldiğini acı şekilde gösterdi.”
Dini cemaat ce örgütlenmeler de dahil erkek egemen zihniyet Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a kendisinin ilk imzayı atıp adını koyduğu İstanbul sözleşmesinden “eşcinselliği teşvik ediyor” diyerek nasıl imzasını çektirdiyse bugün de aynı zihniyetin temsilcileri bir yandan bu suçluları masum göstermeye çalıştığı gibi bir yandan da muhalif kesimler üzerinde itibarsızlaştırma operasyonlarını sürdürüyorlar.
“Aynı çevreler şimdi kadın ve çocukları şiddetten korumak amacıyla yine AK Parti döneminde çıkarılan 6284 sayılı yasayı kaldırtmaya ya da etkisiz hale getirmeye çalışıyorlar.”
Narin cinayeti sanıklarından amca Salim Güran ve köyün imamının telefonlarında porno görüntüleri çıkınca misilleme yapmak isteyenler şimdi de CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e bir itibar suikastı yapmaya kalkıyorlar.
Geçmişte benzer algı operasyonlarını siyasi rakiplerini alt etmek, itibarsızlaştırmak için yapanlar yine aynı yöntemle görevlerine devam ediyorlar.
Hepimizin gözleri önünde pervasızca işlenen bu cinayetlerle ilgi şimdilerde sıkça uygulanan yayın yasağını da anlamak mümkün değil.
Çocuğun ve ailenin korunmasına yönelik bu tedbirlerin neye faydası oluyor acaba?
Yarın yaşanan tüm bu rezaletler dava dosyasına düşmeyecek mi?
Türkiye’de son dönem kadın cinayetleri geleneksellikle ilişkilendirilen; namus, töre gibi cinayetlerin dışında değerlendirilmelidir.
Bu cinayetlerin büyük bölümü kadının; modern Türkiye’de son yıllarda elde ettiği kazanımlarla birlikte inşa ettiği yeni statüsü ve buna direnç gösteren geleneksel ataerkil sistemin sonucudur.
Bu kavgadan yenik çıkacağını gören erkek egemen sistem elindeki tüm saldırı araçlarını kullanmaktan çekinmiyor.
Kadınların örgütlü mücadelesi bu kavgadan da galip çıkacak güç ve birikime sahiptir.
Narin kızımızı ve şimdiye kadar şiddet sonucu yaşamını yitirmiş tüm kadınları ve çocuklarımızı unutmamak, unutturmamak da bizim görevimiz olmalı.
Kadın ve çocuklarımızın “asayiş berkemal” bir ortamda yaşaması dileğiyle.
AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 7.10.2024/BODRUM